- bir arkadaş tarafından 6 Aralık 2010 Pazartesi, 03:11 tarihinde kaleme alınmıştır. -
Evet sevgili okurlarım, son zamanlarda dikkatimi en çok çeken hususlardan birisi...
Sabah uyanıyorum. yeni güne başlamanın ve az sonra okula gidecek olmanın tatlı telaşı var üzerimde. yine derslere gireceğim, yine ilim öğreneceğim diye mutluyum. öğretmenlerim ne kadar da iyiler, beni eğitmeye çalışıyorlar. üstelik hiç bir karşılık beklemeden... arkadaşlarım ne kadar sevecen ve dostperver. ben ise onlara müteşekkirim. bunları düşünerek kalkıyorum yataktan. kahvaltı ve tuvalet gibi her gün yapmak zorunda olduğum eylemleri güleryüzle tamamlıyor ve etrafa neşe saçıyorum. derken, feysbuka giriyorum ve bu sefer kızların garip iletileriyle karşılaşıyorum. "siyah"lar, "kırmızı"lar gırla gidiyor. "dantelli"ye takılıyor gözüm... ve bu, önünü alamayacak kadar fazlalaşıyor. haddinden fazla renkli bir profile sahip oluyorum. daha sonra öğreniyorum ki, tüm kızlara bir direktif gelmiş. ve büyük bir çoğunluğu buna itaat etmiş. üstüne gülüşmüşler, kendilerini çok gizli bir görevin parçası gibi hissediyorlar.
***
Yine başka bir gün ve yine yüzümde o hayata karşı takındığım hafif tebessümüm. şükretmeyi bilen bir looser edasıyla eve dönüyorum. kuşlar ötüyor, ne de güzel ötüyor. "sallanan ağacın yaprakları mı rüzgarı oluşturuyor, yoksa rüzgardan dolayı mı sallanıyor dallar" diye düşünüp tekrar sırıtıyorum. sanırım biraz yavşak bir tipim, kabul ediyorum ve yine gülüyorum. ama kahkaha değil, "olsun" diyen bir hasta nasıl gülümserse ben de öyle gülüyorum. hayat binamın vazgeçilmez bir tuğlası, hayat çatımın vazgeçilmez bir kiremidi, hayat tostumun vazgeçilmez sucuğu, hayat suyumun vazgeçilmez hidrojeni olmayı başarmış olan feysbuğa girdim. yine bir takım çok önemli işler çevirdiğini sanan insanlar "odamda", "masamda"sıyla nasıl da göz dolduruyorlardı. yine yüzlerce insan bir çobanın izinden gidiyor, film farklı ama roller aynı oluyordu. ve hayatımız aynı sıradanlığında, yüzümdeki gülümseme aynı gülümsemeydi. ben yine Misbah'dım ve hâla uyurken ağzımdan salya akıtıyor, yere düşmüş kalemi ayak parmaklarımla alıyordum. Zeynep Kanbaş iletisine "sandalyemin üstünde" yazmadan önce suyu kaç yudumda içiyorsam, yine o kadar yudumda bitiriyordum. hayatımda tek değişen şey duvarda asılı olan takvim yaprağının üzerindeki sayı, ve o yaprağın arkasındaki "bugün doğan çocuklar için isimler, kız: Necmiye, erkek:Necmi" bölümüydü. zaten orda da hep erkek isminin sonuna -ye ekleyip kız ismi yapıyorlar, kimse dikkatimden kaçtığını sanmasın. yıllardır durumun farkındayım ve susuyorum, gülümsüyorum. neyse okurlarım, konu dağılmasın. bu konu gerekirse başka bir başlıkta incelenir, şimdilik tekrar konumuza dönelim.
Bugün feysbuktayım. ve herkes profil resmine çizgi film karakteri resmi koyuyor. anlaşılan emir yine gizli servisten. ve kendini çok önemli bir misyonun kilit noktasında hisseden her duyarlı feysbuk kullanıcısı, üzerine düşeni hakkıyla yerine getiriyor. ben gülümsüyorum. ve eminim her bir kişi profil resmini pikaçu yaptıkça bir tecavüzcü "napıyorum lan ben???" diyecek. küçük civciv tweety her bir profili süslediğinde, bir çocuk istismarcısı daha dumura uğrayacak.

Böyle düşünerek profil resmime en sevdiğim çizgi film karakteri olan tom ve jerry'deki tom'un sahibinin resmini koydum. ev arkadaşım burak yanıma geldi ve ne yaptığımı sordu. olayı özetleyerek onu da bilinçlendirdim ve onun da bunu yapmasını istediğimi söyledim. "çocuk istismarcılarına dur diyoruz, onlar da bu resimlerle akıllanacaklar" dedim. "yani şimdi profil resmimize çizgi film karakteri resmi koyuyoruz, ve böylece çocuk istismarcılarına darbe vuruyoruz, öyle mi?" dedi. "aynen öyle burak'cım" dedim gülümseyerek. kulağıma eğildi ve, "sakın istismarcılar"tiviti de iyiymiş.","miki mausun da gideri varmış, tam 11-12 yaşındakiler gibi" demesinler? tıpkı çamaşır renklerinin yazılmasıyla bazı erkeklerin hayal dünyaları renklendiği gibi... " diye fısıldadı. gülümsedim.
- bir arkadaş tarafından 6 Aralık 2010 Pazartesi, 03:11 tarihinde kaleme alınmıştır. -