8 Temmuz 2011 Cuma

"Uyandım"la Bitmeyen Bir Hikaye



       part 1:   okulun son günü ve yıkılan bazı tabular


5 yıldır beklediğim gün gelip çattı işte. Bugün, üniversitedeki son günüm. Anasınıfını, hazırlık sınıflarını ve üniversitede uzattığım bir yılı da sayarsak tam 19 yıllık akademik kariyerime nokta koyduğum o büyük günü yaşıyorum… Girdiğim her ortamda bir arsız gibi “bitse de gitsek yeaa” muhabbetini yaptığım o ilim-irfan dünyamın kıyamet günündeyim ve içimde bir burukluk var. Sevineceğim, göbek atacağım diye düşünürken garip bir hüzne gark oldum.

Çardakta Arif ve Gökhan’la oturmuş, “üniversite dedikleri bu muydu?” temalı duygusal konuşmalar çeviriyorduk ve hepimizin başı eğikti. Gökhan kopardığı ot-çöple oynuyor, Arif ise sızan gözyaşlarını gizlemek için olacak, güneş gözlüğünü geçiriyordu gözüne. Okul, “yuppii 2’ye geçtik!”, “ilk F’imi aldım yaa. Neyse, o dersi de alttan alırım artık..” gibi “seneye de buradayız lan biz, haberiniz olsun. Ezikler sizi…” anlamını taşıyan nidalar eşliğinde yavaş yavaş boşalıyordu…

Hiçbirimiz, “abi okul boşaldı, biz de gitsek ya…” demeye cesaret edemiyorduk. Biliyorduk ki şu kapıdan“öğrenci” olarak çıkmak var, girmek belki yok, varsa da “sokaktaki adam”  sıfatıyla vardı. Niteliksiz, sıradan, boş beleş adam işte… Kapıdan çıktığımız anda artık buraya ait insanlar değildik. “0501.03021” değil, “gözlüklünün yanındaki mavi kazaklı” olacaktım bir başka deyişle.

“insan yaşadığı çevreye hiç de kolay alışamıyor aslında. Benimsemesi bazen yıllar sürüyor. Sonra ansızın, tam da alışmış bağlanmışken seni o çevreden koparıyorlar be üstad.” Dedi üstadların üstadı Gökhan Yıldırır, uzun bir sessizliğin üstüne. Adamlıkta sınır tanımayan ünsüz düşünür Arif Alamaz da "bünyene her gün düzenli olarak uyuşturucu madde enjekte ediyorlar, sonra bir anda kesiyorlar gibi, ve bir daha isteyemiyorsun buna hakkın yok, düşününce..." şeklinde yerinde bir tespit yaptı. Çardak bomboş, podyum tabir edilen bölgede ise çıkışa doğru ilerleyen tek tük öğrenciler vardı.

“Ben okulu son defa bir dolaşayım, sonra yavaştan kaçalım.” Dedim ve kalktım. Binanın içi de bomboştu. Çıt çıkmıyordu. Yürürken burada geçirdiğim yıllarım, film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu, duygu doluydum.


“Her bir köşesi anı dolu okulumun... Çok acımasızsın be diploma, “kep”in batsın!” diye düşünürken“Pişşşt! Lan!” sesiyle irkildim. Sağa, sola, sonra tekrar sağa baktım fakat sesin kaynağını çözemedim.“sesime gel.. yukarı bak!” diye fısıldadı bu defa aynı ses. Merdiven boşluğundan yukarı baktım. Sesin kaynağı Ethem Baş’tı. “kenara çekil, tükürücem.” Dedi. “aman hocam”, dedim. Şakası yoktu. Zemine olan mesafesi yaklaşık 10 metre olan bir yükseklikten serbest düşmeye bırakıverdi dudaklarının arasından hafif mukuslu salgıyı. Yere yapıştı tükürcük. “yukarı gel, seninle konuşmak istediğim şeyler var.” Dedi. “Peki hocam” demekle yetindim ve merdivene davrandım.


Bulunduğu yere, 3.kata, hocaların ev sahibi, öğrencilerin ise deplasmanda olduğu yere geldim. “bu güne kadar birbirimizi çok üzdük be misbahım.” diye girdi konuşmaya eski dekanım eliyle omzuma hafifçe vururken. “insan elindekinin değerini bilemiyor laaan.” Dedi. Ben sadece başımla onaylıyordum dediklerini. “hani ilişki boyunca sayar söversin de, ilişki bittiğinde vah tüh dersin, etmeyeydim dersin ya…” dedi, “işte o sancıyı çekiyorum galiba ben.”. “estağfurullah hocam haklısınız.”Diye saçmaladım saçma sözlerine karşılık. “ilişki bittiğinde laf ettirmezsin eski sevgiline.” Dedi. “yer yer…” dedim. “yanlış anlama ama seni aslında hep sevdim. Hani büyük aşklar nefretle başlarmış ya…ehehe ahaha” dedi. “doğrudur hocam” diyip tebessüm ettim. “sana reddedemeyeceğin bir teklifim var”, dedi ve ekledi, “var mısın lan, bugün geçmişe bir sünger çekip, birbirinden acımasız geçirdiğimiz 5 yıla inat felekten bi gece çekelim.”.

Beni bilenler bilir,  bu okulda eğer 1 tane adamdan nefret ediyorsam o da Ethem Baş’tır. Ama okulu bitirmiş olmamın bünyemde oluşturduğu duygusal fırtınadan mıdır, yoksa karşımdaki insana “hayır” demeyi pek beceremediğimden midir bilmiyorum, dekanın teklifini kabul ettim. “Fakat hocam”, dedim, “aşağıda arkadaşlar bekliyor. Onlarla da bişeyler yapacaktık. Eğer mümkü..” dediğim anda “hay hay Misbahcığım, başımla beraber. onlar da gelsinler. Kalabalık daha iyi olur, daha çok eğleniriz.” Dedi.“Peki.. Nereye gidelim hocam?” şeklindeki soruma, “Hiç mekan düşünmeye gerek yok. benim ev boş. Bana gelin.” Dedi. Hayır olsun inşallah, bu gecenin sonu nereye doğru gidiyor çok merak ediyorum diye düşünerek yanından ayrıldım. Tabii ki ev adresini alıp, buluşma saatini de ayarladıktan sonra…


-          bölüm 1 sonu    -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder