1 Mart 2013 Cuma

Omar Tatilde - Part I


                2 hafta önce planladığımız Bodrum tatiline 1 hafta kalmıştı. Yakın dostlarım Omar, Burçin (Erkek) ve Taha ile birlikte yıllardır yapamadığımız tatil sanırım bu yıl gerçekleşecekti ve bu beni çok heyecanlandırıyordu.

Detayları konuşmak için bir araya geldik. Detaylar üzerinde tek tek ilerlerken Taha, İhlas Kuzuluk Kaplıcaları’nda evlerinin olduğunu ve Bodrum yerine oraya da gidebileceğimizi söyledi. Haftalardır bu cümleyi beklemişcesine Omar atladı: “Abi evet ya, hem müspet ortam. Daha az günaha girer daha çok eğleniriz.”.  Asıl niyetinin daha az günaha girmek değil de daha az para harcamak olduğunu anlamıştım. Bodrum konusunda ısrar ettim fakat Omar ve Taha Kuzuluk’ta diretti. Burçin de her zamanki gibi “ben size taabiiyim, çoğunluğa uyarım.” Dedi. Bu da demekti ki, gideceğimiz yer İhlas Kuzuluk Kaplıcalarıydı. Üzülsem de tek tesellim, kankalarımla bi hafta aynı evde vakit geçirecek olmaktı.

Beklenen gün gelip çatmıştı.

Otogara ilk ben gelmiştim ve bekliyordum. Omar’ın üzerinde tipik Türk hacı kıyafetleri vardı. Bej rengi gömlek ve pantolon, göğsünde Türk bayrağı, bayrağın hemen altına beyaz kumaş üzerine kırmızı iplikle dikilmiş “Mehmet Bongo - Elazığ” yazısı, kafasında beyaz takkesi, boynuna çapraz şekilde takılmış diyanet hacı çantası ve sürükleyerek getirdiği tekerlekli bavuluyla, gördüğü herkese selam vererek otobüse doğru ilerliyordu. “Abi bu ne hal?” dedim. “Babamın hacı kıyafetlerini aldım, bana çok yakışıyo ehe ehe” diyerek kapıya yöneldi ve herkesin duyabileceği şekilde “bisssssssss…….” Diyerek içeri girdi. Burçin ve Taha da geldikten sonra biz de otobüse bindik.



Omar kıyafetleriyle otobüsün %80’ini oluşturan hacıların gözüne girmeyi başarmıştı. Yolculuğun başlamasından kısa süre sonra yolcuların getirdiği yolluklar Omar’a yağmaya başladı. Omar, uzatılan kekleri börekleri gayet mütevazı ve müteşekkir bi şekilde kabul ediyor, sonra bana dönerek “enayilere bak lan. Kıymalıymış. Enayi malı da baldan tatlı şerefsizim. Ehe ehe” Diye fısıldayıp yemeye koyuluyordu.

Yemeği bittikten sonra şöförün olduğu tarafa doğru fırladı. Şöförün kulağına bişeyler fısıldayıp  mikrofonu kaptı. Pat pat diye mikrofona bir iki defa vurduktan sonra euzü besmele çekti ve amin diye bağırdı. Bi anda bütün yolcular ellerini açtı. Yemek duası olduğunu iddia ettiği bişeyler okumaya başladı. Hacılardan biri itiraz etmek için “bu yemek duası değil” demeye kalmadan, omar sesini daha da yükselterek devam etti ve hacının sesini bastırdı. Sözde dua biter bitmez bir eliyle kulağını kapatarak “Mekkeeee’niiiin yolllaaaaa-rıııı” şeklinde bir ilahiye başladı. İlahinin “Allah” diye haykırılıcak olan kısmında bir tribün lideri edasıyla mikrofonu yolculara doğru uzatıp “hep beraber” diyor ve elini kulağının ardına götürüyordu.


İlahilerin biri bitiyor diğeri başlıyordu. Hatta bazılarını beatbox’larıyla süslüyordu. Hafif sırıtarak “ne yapıyor bu” ifadesiyle elimi açıp Taha ve Burçin’e doğru döndüm fakat onlar da tüm yolcular gibi coşkuya kapılmış, kafalarını sallayıp ön koltuklarındaki tepsileri açmış ritim tutuyorlardı. Tam “Şol Ceeeen neeetiiin  ırmaaaaak laarıııı” dediği anda arkamdan bir teyze dürttü. “yavrıım, şu suyu hoca efendiye götür, boğazı kurumuştur, sevap olur.” Dedi ve elime bir pet şişe tutuşturdu. Anlaşılıyordu ki koca otobüste Omar’ın gerçek yüzünü bir tek ben biliyordum.

Otobüs Kuzuluk sınırlarına geldiğinde Omar ilahiyi bitirip “evet mübarekler.. yolculuğumuz burada sona eriyor. Yanlış anlamazsanız bi ricada bulunucam. Arkada yanımdaki koltukta oturan Misbah kardeşimiz hasta. Yardım ve dualarınızı eksik etmeyin inşaallah. ölmüşlerimizin ruhu içün, ümmetin sıhhat ve selameti içün, hak rızası içün el-faaaaaaaaaaaaatihah.”  Dedi ve mikrofonu bırakıp takkesini eline aldı. Koltukları tek tek dolaşarak “az çok demiyelim.” , “yardım edelim müslümanlar.” Gibi sözlerle insanlardan para topladı. Burçin ve Taha bile para atmıştı...

- Part I sonu. Devamı yakında. -

Misbah Suphi - Omar Bongo ortak yazısıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder